Bean Boozled

Uzun zamandır bloga yazı yazmamışım. Eğlenceli mi desem iğrenç mi desem bilemediğim bir oyunu yazmak istedim. Oyunun ismi Bean Boozled. Oyunda fasulye görünümlü şekerler yiyorsunuz fakat her ne kadar zevkli gibi görünse de işkenceye dönüşebiliyor. Çünkü oyunda iki türlü şeker var birisi iyi diğeri kötü tat.

                            


Öce kutuya bakalım. Ben daha büyük bir şey bekliyordum ama gayet minik bir kutuda geliyor şekerler. Kutunun içinde bir tane de çark var. Önce bu çarkı çeviriyorsunuz ve şansınıza bir renk çıkıyor. Şekeri yedikten iki saniye sonra şanslı olup olmadığınız anlaşılıyor. Tatlarına gelirsek iyi ve kötü olarak ikisini de yazıyorum:

1- Kokmuş Çorap & Tutti Fruitti
2- Çimen & Misket Limon
3- Çürük Yumurta & Patlamış Mısır
4- Diş Macunu & Yaban Mersini
5- Kusmuk & Şeftali
6- Köpek Maması & Çikolatalı Puding
7- Sümük & Sulu Armut
8- Bebek Bezi & Coconut









Çevirme Çarkı






Kötü şekerlerin tatları rezalet. Ama iyi tatta olan şekerler de gerçekten çok güzel çıkıyor. Ama bana kötü tatta olan şekerler daha fazla varmış gibi geldi. Neye göre koyduklarını bilmiyorum ama bence eşit değillerdi.
En kötü tada sahip olan 3 şeker'i sıralarsam benim için kusmuk, çürümüş yumurta ve köpek mamasıydı. Sonra sümük gelebilir. Artık bir süre sonra çimen diş macunu tadına razı oluyorsunuz. Yeter ki diğerleri gelmesin Biraz eğlenceli biraz da kusma ihtimali olan bir oyun. Ben kötü tatların çoğunu çöpe attım. Uzun süre ağzımda tutsaydım kötü sonuçları olabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü şuradaki videoda bunu kanıtlar nitelikte. ( http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/283225/sans-sekerinden-sansina-kotu-seker-cikan-cocuk )

Bir tane de inceleme videosu paylaşayım izlemek isteyenler için. Sağlıcakla... :)


Bir Rakı Evliyası: Bekri Mustafa

İstanbul Kanatlarımın Altında filmini izlemeyeniniz var mı? Güzel filmdir. Orada elinde şarap testisiyle Hazerfen Ahmet Çelebi'nin yanında gezen Savaş Ay'ın canlandırmış olduğu adamı hatırlarsınız. Nam-ı diğer Bekri Mustafa. İşte bu adama dair bir kaç bir şey yazacağım efenim.İzlemeyenler de bu yazıyı okuyunca izlerler belki.

16. yüzyılın önemli sarhoşlarından kendisi.Adındaki Bekri de buradan geliyor zaten (bekre sabah demek yani sabahtan içmeye devam eden, içkiye düşkün anlamında). Bekri Mustafa IV. Murat döneminde yaşamıştır. Bilirsiniz o zamanlarda içki, afyon, kahve ve hatta kahvehanelerin dahi yasak olduğu bu kurallara uymayanların kellelerinin alındığı zamanlar. Fakat Bekri Mustafa buna rağmen sürekli içen bir insan.
IV. Murat

IV. Murat yasaklara uyulup uyulmadığını kontrol etmek için tebdil-i kıyafetle gezermiş o zamanlarda.Bekri
Mustafa'yla tanışması da şu şekilde olur:

Bir gün veziri ile beraber biner kayığa, denizde biraz açılırlar.Fakat bakar ki kayıkçı bir testi çıkarır başlar içkisini içmeye.Tabii ki buradaki kayıkçımız da Bekri Mustafa'nın bizzat kendisi oluyor. IV. Murat, Bekri Mustafa'ya;

-Uzat testiyi de ben ve arkadaşım da içelim der.

Ama Bekri Mustafa başta karşı çıkar.

-Sizin gibi beyzadeler bunu içemez su değil bunun içindeki rakıdır. Hem beni hem kendinizi yakarsınız der.

Sonra ısrar üzerine dayanamaz uzatır testiyi padişaha. Padişah bir yudum içer sonra testiyi vezirine verir ve sorar;

Padişahtan korkmuyor musun sen? diye.

-Korkarım ama padişah içkiyi karada yasakladı.Denize kim bakacak?Beni burada kimse görmez der.

Padişah bunun üzerine;

Peki ya ben haber verirsem ne olacak? diye sorar.

-Veremezsin, sen de benimle beraber içtin ikimizinde kelleleri düşer.

En sonunda padişah dayanamaz.

-Peki ya ben padişah yanımdaki de Bayram Paşa ise der.

Bekri Mustafa bırakır kürekleri elinden basar kahkahayı.

-Ben demedim mi size göre değil bu diye. İki yudum rakı içtiniz biriniz padişah biriniz vezir olmaya kalktınız. Biraz daha içerseniz sümme haşa biriniz allah olacak diğeriniz peygamber.

Bu tatlı dili sayesinde kurtulur kellesi Bekri Mustafa'nın.

Şöyle bir şey de hatırlıyorum sandaldakinin padişah olduğunu öğrenince "buyrun ağalar cenaze merasimine" gibi bir şey söylemiş ve bugün kullandığımız 'buyrun cenaze namazına' sözü de buradan geliyormuş sanırım.

Bu adamın Ömer Hayyam kıvamında bir filozof olduğu söylenir.Salt sokaklarda gezen bir ayyaş değil çok da zeki, nüktedan ve hazırcevap bir adammış kendileri.Hatta inanmayacaksınız belki ama aynı zamanda hafızdır da.Hatta o da yetmez gibi Ayasofya'ya imam olmuşluğu da vardır.O da şöyledir;

Bekri Mustafa'yı bütün konu komşu düştüğü durumdan kurtarmak ister. Akıllarına onu Küçük Ayasofya camii imamlığına getirmek gelir.Zira Bekri Mustafa medrese eğitimi görmüş bir hafızdır. İşin ucunda içkiden kurtulması da var o yüzden bu makul bir seçenektir. IV. Murat ın da onaylamasıyla bu görevi mecburen kabullenir Bekri Mustafa. İşe başladığı gün öğle vakti bir cenaze gelir. Cenaze namazını kıldırır. Namaz bittikten sonra da tabutun yanına gider, açar örtüsünü ve ölünün kulağına eğilerek bir şeyler fısıldar.Cemaat merak eder ne sorduğunu.Şöyle dedim der;

-Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu dersin. Onlar anlarlar dünyanın durumu.


Peki bu Bekri'nin bu kadar içmesinin nedeni neymiş derseniz onun da bir hikayesi var.

Mustafa 15 yaşında Rüstem adında bir yorgancının yanında çırak olarak işe başlar.19 yaşına geldiğinde sürekli dükkana gelen bir genç kıza aşık olur. Rüstem usta bunu farkeder. Giderler Allahın emri peygamberin kavli isterler kızı. Ama kızın ailesi çok zengindir. Bir yorgancı parçasına biz kızımızı vermeyiz diyerek teklifi reddederler. Bu durum Mustafa'yı çok üzer ve kendini içkiye verir. O günden sonra Yorgancı Mustafa olur Bekri Mustafa.

Son olarak Bekri Mustafa'nın gülümseten anılarından şöyle bir kısım yazayım:

Bir camide vazediliyormuş;

-Kim şarap içerse yarın ahirette fitil fitil burnundan getirilecek.

Bekri Mustafa bunu duyunca:

-Oohh! demiş, ne âlâ biz de doldurup doldurup çekeriz.

Bir de şöylesi var;

Bekri'ye sorarlar:

-Niçin bu kadar çok içiyorsun? Biraz az içsen olmaz mı?

-Biz garip insanlarız demiş.Aza çoğa bakmayız.Bu gün az bulur az içeriz, yarın çok bulur çok içeriz.

-İyi ama sen her zaman çok içiyorsun.

Bekri kızar

-Allahın verdiği rızkı da mı keseceksiniz be adamlar.

Velhasıl çok şeker bir adammış bu Bekri Mustafa. 41 yaşında da vefat etmiş. Vasiyeti üzerine Eminönü'nde Balıkpazarı meyhanelerinin yakınındaki mezarlığa gömülür. Ancak adamın öldükten sonrası bile fıkra gibi çünkü Türk, Ermeni, Yahudi kadınlar buraya gelip içki içen kocaları bu durumdan kurtulsun diye buradan toprak alıp eşlerinin yemeklerine kattıkları söylenir. Kocaları da kadehlerini Bekri Baba'nın ruhuna tokuşturuyor olmaları olası bir ihtimal zira meyhane masalarında adı çok geçermiş Bekri'nin :) Ayrıca şu anda mezarı da türbe haline gelmiştir.





Çocuklarınız Sizin Çocuklarınız


Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil.

Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.

Sizin aracılığınızla geldiler ama, sizden gelmediler.

Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.

Çünkü ruhlar yarındadır.

Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.

Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz,

Ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın.

Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.

Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ileriye atılmış oklar.

Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.

Ve o yüce gücü ile yayı eğerek, okun uzaklara uçmasını sağlar.

Okçunun önünde kıvançla eğilin.

Çünkü okçu uzaklara giden oku sevdiği kadar.

Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

-Khalil Gibran-